1 Mart 2018 Perşembe

Hayvan Çiftliği

Hayvan Çiftliği, Kumbaracı50 ve Altıdan Sonra Tiyatro, 12 Şubat 2018, ENKA Oditoryum, İstanbul.


Son aylarda güzel oyunlar izledim. Sırasıyla neler vardı diye düşündüğümde; Moda Sahnesi’nin Shakespeare oyunları Fırtına ve En Kısa Gecenin Rüyası, Tennessee Williams’ın Arzu Tramvayı, George Orwell’in Hayvan Çiftliği ve Ali Poyrazoğlu’nun Tamamla Bizi Ey Aşk’ı. ‘Yoğunluk’ sözcüğünü sevmem ancak gerçekten de yazmaya vaktim olmadı son zamanda.

Bu beşli içerisinde bir sıralama yapmam gerekirse, George Orwell hayranlığımın ve metnin her daim güncel oluşunun etkisiyle ilk sırayı Hayvan Çiftliği alıyor. İki numara, kült Arzu Tramvayı: Hira Tekindor’un rejisi başarılı, haksızlığa uğradığını düşünüyorum Haluk Bilginer çekişmesinde. Ayrıca bu oyunda Zerrin Tekindor bence devleşmiş, sanki olanların etkisiyle daha da bir güzel oynuyor. Üç numarayı ise Moda Sahnesi’nin iki oyunu paylaşıyor. Moda Sahnesi’nin işlerini daima özgün buluyorum, bu iki Shakespeare oyununda da yine harika rejiler ve sahne anlayışı söz konusu; belki gidersiniz, şimdiden tüyo vermeyim.

Oyun afişini beğendim. Sanırım şu temadan esinlenilmiş: Domuzlar, başta yumurta olmak üzere ne kadar faydalı şey varsa kendilerine ayırıyor, diğer hayvanlara vermiyor, hatta satıp nakde çeviriyor. Afiş tasarımı: Önder Sakıp Dündar.
Bugün bir numaradaki Hayvan Çiftliği’nden bahsedeceğim. Hayvan Çiftliği, İngiliz yazar George Orwell’in (1903-1950) sayısız kez sahneye ve sinemaya uyarlanan ölümsüz romanlarından biri. Müthiş bir taşlama ve politik hiciv örneği olan bu yapıt, bana göre yüzyıl da geçse güncelliğini yitirmeyecek. Yazıldığı 1945 yılı öncesi ve sonrasıyla düşünüldüğünde, Hayvan Çiftliği esasen bir komünizm eleştirisidir.
Zeki domuzlar iş başında, diğer hayvanları kandırmakla meşgul.
Hayvan Çiftliği, Kumbaracı50 ve Altıdan Sonra Tiyatro, 12 Şubat 2018, ENKA Oditoryum, İstanbul.
Hikayenin kahramanları tahmin edileceği üzere çiftlik hayvanları. Bunlar birleşir ve çiftlik sahibi içkici Bay Jones’u devirerek çiftliğin idaresini ele geçirirler. Bu bir hayvan devrimidir. Amaçları daha iyi ve eşit bir sistem kurmaktır. Çiftliğin en akıllısı olan domuzlar liderliği ele alır. Ancak sonunda insandan daha baskıcı ve zalim bir yönetim kurarlar. Netice ise yine eşitsizlik ve ayrışma olmuştur.

Orwell’in kendi dönemi çerçevesinde eleştirdiği kişi Stalin’dir ve romandaki Domuz Napoleon, Stalin’i simgeler. Hal böyle olunca çiftlikteki diğer domuzlar da bürokrasiyi temsil eder. Bu durumda Bay Jones’un çiftliği de Kremlin oluyor. Çiftlikteki domuzlar daima kendilerine yontar, lüks ve bolluk içinde diğer hayvanları sömürerek yaşarlar. O kadar ki, hayvanlar yatakta yatmayacak diye kendi koydukları kuralı dahi deler, diğer hayvanları haklılıklarına inandırır, Jones’un çiftlik evine bir güzel yerleşirler.
Hayvan Çiftliği, Kumbaracı50 ve Altıdan Sonra Tiyatro, 12 Şubat 2018, ENKA Oditoryum, İstanbul.

Yani neymiş? Devrimler kendi ilkelerini çiğ çiğ yer, sonra da ‘Yok öyle bi şey yeavvrum’ dermiş. Ne kadar güncel değil mi? Ne diyor rahmetli anneannemin deyişiyle ‘doğuzlar’: ‘Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerine göre daha eşittir.’ Demek ki neymiş? Gücü ele geçiren kendinden korksunmuş. İşte bu! Ah bu güç yok mu, gücü ele geçirene insanlık, merhamet ve adalet aşısını her çeyrekte vurmak lazım. 

Roman böyleyken böyle. İşte, Kumbaracı50 ve Altıdan Sonra Tiyatroları birleşmiş ve ortak bir yapımla Hayvan Çiftliği’ni sahnelemişler. Benim çok ama çok hoşuma gitti. Dekor son derece zekice düşünülmüş, hayvanlar arası hiyerarşiyi de yansıtması anlamında, inşaat iskelesi tarzında kat kat platformdan oluşan bir çiftlik dekoru. Bir anlatıcı var ki aynı zamanda Bay Jones’u ve hikayedeki diğer insan karakterlerini canlandırıyor, 14 de oyuncu/hayvan var. Eşek, köpek, kedi, at, keçi, tavuk, koyun, karga ve elbette domuzlar.
Bıdık tavuklar, domuzlar dinlenirken çalışıyor ama yine karınları doymuyor, yine telef oluyorlar.


Anlatıcı Murat Kapu hikayeyi güzel verdi; sadece anlatıcı değildi, perküsyonculuk da yaptı. Hayvanları canlandıran oyuncuların tamamının hastası oldum. Tavuklar favorim, tavukların o bıkbık bir öne bir arkaya kafa hareketini ve anlamsız bakışlarını muhteşem yaptılar. Kediyi canlandıran oyuncu da diğer favorim, gerçek bir kedi var sanabilirdiniz, o kadar iyiydi. Atlara ne demeli, kişnemeleri burundan burundan konuşmaları harika etki yarattı.

Tabii bu noktada kostüm ve makyajın etkisi yadsınmamalı. Modern ve minimalistik olduğu kadar kararındaydı da. On numara beş yıldız. 
Bitiş selamından bir kare.
Hayvan Çiftliği, Kumbaracı50 ve Altıdan Sonra Tiyatro, 12 Şubat 2018, ENKA Oditoryum, İstanbul.
Diğer yandan hayvanların hareket düzeni, dansları, hep birlikte tuttukları ritimlerin ahengi, söyledikleri şarkılar, çok uzun bir çalışmanın ürünü belli ki. Burada klasik tiyatro oyunculuğunun ötesinde bir emek var. Bir kere 2,5 saat boyunca, karın içerde sırt kambur domuzluk yapmak, hadi fiziksel olarak dayandın, bir yandan yüksek platformlara tırmanırken bir yandan şarkı söylemek, diğer yandan da ritim tutmak ve de nefes nefese kalmadan söyleyeceğini söylemek çok zor bir iş. 

Eve dönüş. Can hayırdır, el elde baş başta?
Oyuna Can’la gittik. Bizde yemek yedik, sonra yakıncacık Enka’ya çufçufladık. Güç bela park ettikten sonra salondaki yerimizi aldık. Son kalan 2 bileti almıştım ve yerden ümitli değildim ancak gayet iyi çıktı. 

Can oyunun kaç perde ve saat olduğunu sorup cevabı ‘2 perde, 150 dakika’ olarak alınca, ‘O zaman uçaktaki gibi ayakkabıları çıkarıp ayahlarımızı uzatabiliriz bence.’ diye konuya giriş yaptı. Şükür ki o ayahlar dışarı çıkmadı.

Oyun distopik, ister gül ister ağla. Biz gülmeyi tercih ettik. Tavuklar beni öldürdü ya of!

Baştan söyleyim, ‘Ay benim başım şişer gürültüden, 2,5 saat de çok uzun’ diyenler hiç denemesin. Şu anda bir distopyada yaşadığımıza inananlar ve yıllar öncesinin metninin güncelliğine inanamayacak olanlar ise derhal gitsin.
Orwell okuyanlar zaten kesin gitti.

Yazan: George Orwell
Sahneye Uyarlayan: Peter Hall
Çeviren: Özge Kayakutlu
Yöneten: Yiğit Sertdemir
Dekor ve Işık: Cem Yılmazer
Kostüm: Candan Seda Balaban
Müzik: Burçak Çöllü
Koreografi: Senem Oluz
Oynayanlar: Berkay Ateş, Burçin Yel, Buse Kara, Can Kulan, Doğaç Yıldız, Ece Yaşar, Erkan Baylav, Gamze Güzel, İsmail Sağır, İpek Büyükakın, Merve Yiğit, Murat Kapu, Pelinsu Karayel, Tanıl Yöntem, Zehra Bilgin
Prömiyer: 29 Ekim 2017, İstanbul
Neyse, öyle değilmiş, güldü.