23 Ağustos 2016 Salı

Çocuk

Sığırtmaç Mustafa, adaşı Mustafa Kemal Atatürk ile, İstanbul 1930.
'Çocuk'. Düğünde çocukların çocuklar tarafından öldürüldüğü bir dünyaya uyanır olduk. Hoş, dünya nicedir böyle uyanıyordu ama biz de iliklerimize kadar hissederek izledik.

'Çocuk'. Kardeşim Can'ı çoğu zaman böyle çağırırım: 'Çocuk bi baksana' , 'Çocuk fazla üstüme gelme gıdıklarım' , 'N'aber çocuk'. 

'Çocuk'. 'Vatanı korumak çocukları korumakla başlar' diyen Atatürk'ün çocuklara böyle seslendiğini biliyoruz. Geçenlerde Bütün Dünya dergisinde okuduğum bir yazıdan Atatürk'ün yakınlarına ve sevdiği kişilere de yaşlarına bakmaksızın 'çocuk' diye hitap ettiğini öğrendim. Çok hoşuma gitti. 

Hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama Atatürk'ün çocuklarla çekilmiş tüm fotograflarında çocukları büyük bir ciddiyetle dinlediğini görürsünüz. Dünyada çocuklara armağan edilen ilk ve tek bayram da, önemli günlerde makamların çocuklara bırakılması da Atatürk tarafından düşünülmüş uygulamalar. Hatta ikincisi diğer ülkeler tarafından da benimsenmiş durumda.

Atatürk'ün çok sayıdaki manevi evlatlarından biri ise Sığırtmaç (çoban) Mustafa. 1929'da Yalova'ya giden Atatürk'ün yolunu kaybettiği bir anda karşılaştığı 8 yaşındaki Mustafa, Atatürk'ü tanımaz ve rahat tavırlarla yolu tarif eder. Sonradan Mustafa'yı buldurtup yanına getirten Atatürk onu Kuleli Askeri Lisesi'nde okutur ve Mustafa da vatana millete hayırlı bir asker olarak yıllarca hizmet edip 1987'de Yalova'da hakkın rahmetine kavuşur.

Yeryüzünün tüm çocuklar için daha iyi olması dileğiyle, kabul ederseniz bu da benim çocukluğumun gifi...


11 Ağustos 2016 Perşembe

Mack ve Kuşlar

Heinz Mack, Büyük Renk Sarmalı, ahşap üzerine akrilik, 2000. 6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.
Bayramda İstanbul’daydım. Çocukluk arkadaşım Çağrı beni hiç yalnız bırakmadı. Hemen her gün dışarı çıkmam konusunda zorladı. Sevdiğim işlerden biri sergi gezmek. O da onu bildiğinden eve yakın Sabancı Müzesi’ndeki Mack sergisini seçtik.

Buluştuğumuzda bir baktım, Çağrı sonraki hafta kardeşinin düğününde giymek üzere aldığı rugan ayakkabılarla teşrif etmiş. Ayakkabılar düğüne kadar açılsınmış. Arabayı İstinye’ye bırakıp Emirgan’a yürürüz diye düşünüyordum ama sıkı mı sıkı, pırıl mı pırıl ruganları görünce “Bin çabuk geri” dedim Çağrı’ya. ‘Trafik olmaz İstanbul boşaldı’ dediysek de trafik vardı. İlk önce Sütiş’te dürümleri hüplettik. Ardından Sabancı’ya geçtik.
Heinz Mack, Renkler için Küçük Pavyon, ahşap, akrilik, 2000.
6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.
Heinz Mack'in 1977'de yaptığı ve ahşap, folyo, pleksiglas, alüminyum kullanarak yaptığı çalışma. Arka solda da 1987'den 'Zirve Noktasındaki Güneş' adlı pirinç yerleştirmeyi görüyoruz. Bizim de tabii altın renkli alüminyumla bir hatıratımız oluşur. 6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.
Heinz Mack 1931 yılında Frankfurt’ta doğar. Resim ve felsefe eğitimleri görür. 1957 yılında Otto Piene ile ZERO sanat ağını kurar. II. Dünya Savaşı sonrasındaki yıkıma bir cevap olarak doğan bu akım, sanatçı kimlikleriyle felsefe eğitimlerini birleştiren Heinz Mack ve Otto Piene’nin “Sanat sıfırdan başlamalı” düşüncesiyle karamsarlıktan silkinerek her türlü yeni başlangıca zemin sağlayacak bir “ZERO alanı” hayal etmesiyle başlar.
Heinz Mack, Dört Zodyak İşareti, mermer, 1995.
Şey, şu 2.sini biri bana hediye edebilir mi? Teşekkür ederim, başka isteğim yok.
6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.
Hareketin temelini zaman, uzam, ışık, ateş, renk, gölge ve titreşim gibi temalar oluşturur. Gelecekten umutlu olan ZERO’cular değişik teknik ve malzemelerle doğa ve teknolojiyi bizlere yeni şekillerde sunar.

Sabancı’daki bu sergi Mack’in Türkiye’deki ilk kişisel sergisi. Sergi “MACK. Sadece Işık ve Renk” başlığı ile 18 Şubat–17 Temmuz 2016 tarihleri arasında gerçekleşti. Biz de bitimine yakın görmüş olduk. Sergi sonradan 18 Eylül'e dek uzatıldı.
Heinz Mack, Ön: Dairesel Uzam Heykeli, ahşap üzerine akrilik, 2001. Orta: Yer Rölyefi, boyalı ahşap, 1995. Arka: Renk Dağı, Renk Yıldızı, Renk ayı (3 parçalık takım), akrilik, ahşap, cam, strafor, 1999.
6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.
Mack’in sanatsal stratejisi, ışığı yaşam kaynağı olarak kabul etmek üzerine kurulu. Sergideki eserler arasında Mack’in doğanın renk ve formların izini sürerek tasarladığı enstalasyonlar, anıt heykeller, ışıklı objeler (favorim oldu), rölyefler ve büyük tablolar bulunuyor.
Heinz Mack, Rotasyonlu Ayna ve İsimsiz bir ışık oyunu.
6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.
Alman Dışişleri Bakanı Mack için “Heinz Mack temas noktaları yaratmaya çalışır, insanları diyaloga davet etmeyi, anlamayı, düşünmeyi amaçlar. Mack ve sanatı ‘küresel aklı’ simgeler.” demiş. Güzel özetlemiş. Bana göre buna bir de Mack’in felsefeci yanının eserlere yoğun şekilde yansıdığını ve fikir tarafına büyük katkı sağladığını eklemek iyi olur.
Mack'in 1968'de yaptığı altın küpte rugan ve sandal uyumu. Altın derken pirinç esasen.
Bu sıcakta sergi gezmeye ruganla gelmek konusunu görüşmek isterim. 6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.
85 yaşındaki Mack, meslek yaşamının altmışıncı yılında üretimini aktif şekilde sürdürüyor. İmzasını beğendim.
İsimsiz, perdahlı mermer, 2007. Bu çalışmayı çok beğendim. Taşlarla aram da iyi.
6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.
Heinz Mack iyi hoş ama sergi çıkışı Müze bahçesinde bizi selamlayan metal kuşlar çok daha fazla ilgimi çekti.
Kuzgun Acar, Kuşlar - Soyut Kompozisyon, 1966. 6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.


Kuzgun Acar’ın (1928-1976) Unkapanı’ndaki Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) cephesine yerleştirilmek üzere, 1966 yılında yaptığı soyut kompozisyon Müze bahçesinde nefis bir noktaya kondurulmuştu. Tabii kuşlar uçuyorsa, ben de duramam bilirsiniz.
Kuzgun Acar'ın Kuşlar'ı ile aynı karede olmak müthiş.
6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.

Boğazın metal kuşlarını Sakıp Sabancı Müzesi bahçesinde 23 Ekime kadar görebilirsiniz.
Çağrı, sen de bayağı bir foto çekmişsin.
6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.


Mack şunu demiş: “Gecenin en karanlık noktası, bize her zaman göz alıcı kız kardeşini, ışığı hatırlatır. Eğer bir sanatçı olarak tecrübelerimden yola çıkarsam, ışık olmadan herhangi bir yaratıcı girişim düşünemem; form olmadan ışık yalnızca parlaklıktır, aynen ışığın eşlik etmediği bir rengin renk olmadığı gibi.”

Heinz Mack ZERO'yu kurarken şunu der: "Her şeyi unutup yeniden başlamalıyız"
Maşallah doğal yünden kulaklıkları da var, e Alman kışında başka ne yapsın tabii
Bunu hayatın alanlarına uyarlamak mümkün, ki kendisi de bu felsefeye sahip bir sanatçı. Kesinlikle bütünsel bakıyor. Işığı ise dişi olarak tanımlamış. İnanıyorum ki her şey çok güzel olacak; karanlıktan aydınlığa çıkmayı, karanlıktaki bencil kolaylıktan ışığa ulaşmayı başaracağız.
Hey Mack, senin kedin varsa bende de cicikuşlar var.
Gerçi bunlar biraz Edgar Allan Poe'nun kargasını da andırıyor sanki ya.
6 Temmuz 2016, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul.