23 Ağustos 2013 Cuma

Olduramadım

Geçen pazar sabahı Akustikhane’nin tekrarına denk geldim. Konuk Su Soley’di. Kendisini önceden birkaç kez dinlemiştim; açtığım anda sohbet sürüyordu ve açıkçası saç stilini incelemek için durdum. Konuşmaları çok sahici geldi. Böyle duru, net sanatçılara hayranım. Sonra baktım şarkılara geçtiler. Ne kadar güzel yorumluyor parçaları.

Su, aslında cover söylerdi ama kendi şarkılarını da yazmaya başlamış ve sunucunun “Bu şarkıyı nasıl bir anında yazdın?” sorusuna direkt “Müthiş aşk acısı çekiyordum, çok yükselmiştim ve bir yol ayrımındaydım.” yanıtını verdi. “Şarkıyı yazdıktan sonra söylerken her seferinde o anları yaşar mısın?” sorusuna ise “Yok tabii etkisi azalıyor.” deyip “Ama zaten şu an çok mutluyum, her şey çok yolunda.” diye eklemesi çok hoş hoşuma gitti.

Birçok şarkı söyledi ama Özkan Uğur’un “Olduramadım”ından etkilendim, çok severim bu şarkıyı zaten. Nasıl evrensel, nasıl hislere tercüman olan, nasıl enerjik ama içli bir şarkıdır ya… Tabii “Yarabbim!” bölümlerinde kulağımda hep Özkan Uğur’un söyleyişi vardı ama bu da son derece hoş, havalı bir performans bence.


Unutmadan, kusura bakma yapımcı/sunucu ama biraz kilo ver ya! Aslan kral gibi oturmuşsun başköşeye, şarkılara tempo tutayım derken göbeğin hop hop atıyor. Ya da tempo tutma (bu da iyice derebeyi yaklaşımı oldu, kaç kaç…). Ama program güzel.

4 Ağustos 2013 Pazar

Oooo ooo

Diş hekiminden epey bir çekinen ve çok uzun süredir o koltuğa oturmamış olan ben, sevgili arkadaşım ve bundan böyle en sempa diş hekimim Arzu’ya doğum günümde ilk dolgumu yaptırmak için gittim. “Ben de geleyim, olmadı elini tutarım.” diye bana takılarak kardeşim de geldi. Hayret doğrusu, nasıl oldu da arabada Ankara havaları dinlemeden olay yerine vardık? Herhalde Can dolgu gerginliğime bir miktar saygı duydu.

Arzu’nun tatlı tatlı konuşmasıyla işlem nasıl bitti anlamadım, çekinecek bir şey yokmuş. Sonrasında da bana harika bir sürpriz yaparak tüm ekip doğum günümü kutladılar. Anestezinin etkisi devam ettiğinden, üç mumu söndürmek için bayağı bir uğraştım, resimde de çıkmış, Chucky'ye 5 kala... Bir mumdur, iki mumdur, üç mumdur...

Pasta merasimi öncesinde ben muayenehanenin koridorlarında “Süperim, mükemmelim, bu engeli de aştım, devamlı dolgu yaptırabilirim.” diye dolaşıp diğer hastalara göz atıp uyuşuk ağzımla etrafa öpücük dağıtmaya çalışırken açık olan televizyonda Beko reklamı dönüyordu, ne zamandır paylaşmak istiyorum, bu vesile ile paylaşayım:

Beko’nun reklam jingle’ına bayılıyorum. Son zamanda farklı dillerde de yayımlamaya başladılar. Radyoda reklama asla dayanamayıp vakit kaybetmeden kanal değiştiren ben, buna denk gelince “Bir daha çalsa dinlerim.” diyorum her seferinde içimden. Olağanüstü bir ezgi, sözlü-sözsüz, lounge-pop her tür kombinasyona uyumlu; rahmetli Melih Kibar’ın ölümsüz Hababam Sınıfı müzikleri gibi… Beko bence bunu yüzyıllar boyunca kullansın. Bestecisi Atakan Ilgazdağ, daha pek çok firmanın da reklam jingle’ını yapmış. 

Özellikle Fransızcasına bayıldım. Buyrun siz de dinleyin:

Diğer dillerdeki versiyonlar için de buraya göz atabilirsiniz. Bu da akşamında bizimkilerle olan versiyon: